Sunday, October 30, 2011

2 Mayıs 2011

Kanal İstanbul konusunda aklıma gelenleri yazayım dedim. Kanal İstanbul' un ekonomik katkıları konusunda yorum yapabilecek donanımım yok. Doğa dengesine etkileri için de pek birikimim olduğunu söyleyemem.

Ancak benim asıl ilgi alanım askeri tarih. 2. Cihan Harbi konusundaki en fazla ilgi duyduğum alanlardan birisi de Alman-Sovyet cephesidir.

Barbarossa Harekatı' nın final evresi olarak kabul gören Führer Directive No 21' in iki ana hedefi Kuzey Ordu Grubu' nun Leningrad ve civarı ile Güney Ordu Grubu' nun Ukrayna ve Kafkaslar' ı kontrol altına almasıydı. Alman savaş makinesi her iki hedefe de oldukça yaklaştı. Almanlar' ın 1941 yazı Barbarossa harekatında Rostov' a, 1942 yazı Mavi harekatında ise Volga' ya dayanması ile Türkiye Sovyetler Birliği' ne direk yardım etmeye karar vermiş olsaydı bile Karadeniz ikmal yollarının Rusya için pek de bir önemi kalmamıştı. Bu sebeple zaten Sovyetler Birliği' ne (Lend&Lease;)ikmalleri Kuzey Denizi' nde Murmansk' tan ve daha yoğun olarak Güney' de İran üzerinden yapıldı. Bu sebeple ben Boğazlar' ın Rusya için üst seviyede hayati bir deniz ticaret yolu olduğuna inanmıyorum.

Montrö konusu da sıklıkla gündeme getiriyor, Montrö' nün hayati anlamda kabul edilecek tek önemli kısmı savaş gemileri rejimidir. Yapılacak bir kanalda (bu kanal Ege denizine ulaşmalıdır) dünyadaki bütün devletlere sınırsız hak sağlanması (mesela bir Amerikan Uçak Gemisi görev gücünün Karadeniz' e girmesi gibi) bizi istemediğimiz mecralara sürükleyebilir. Bu tabii mevcut planda pek söz konusu değil zira Çanakkale Boğazı tek geçiş yolu ve bir görev gücü Marmara' ya girmeden Karadeniz-Marmara kanalı kullanamaz.

Kişisel kanımı belirtmem gerekirse, ekonomi alanında bir birikimim yok ancak bedava olan bir İstanbul Boğazı varken (Montrö bize tonaj başına 48 altın frangı hakkı vermiştir ama bu hakkı enerji konusunda dışa bağımlılığımız sebebi ile kullanabileceğimizi sanmıyorum) kimsenin kanaldan geçmeye yelteneceklerini sanmıyorum. Mevcut projede bu kanalın uluslararası fonların katkıları ile yapılması düşünüldüğü belirtildiğinden zaten uluslararası camia bu konuya karar verecektir ve benim burada belirtmiş olduğum hususun haklı olup olmadığı anlaşılacaktır.

Bence bu kanal projesine eleştiriler de, övgüler de gereğinden fazla yapılmaktadır. Alman-Sovyet Harbi, Karadeniz' in çok da hayati olmadığını, Ukrayna' nın savunmaya elverişli olmayan bir coğrafyaya sahip olması sebebi ile Rusya' nın hayati ikmal yollarının Murmansk ve İran-Hint Okyanusu hattı olduğunu tekrar belirterek boğazlarımızın Rusya' nın ulusal güvenliği açısından ikinci planda olduğunun tekrar altını çizmekte fayda görüyorum. Tabii bütün bunlara rağmen Rusya, Karadeniz' de bir Amerikan donanması kabul etmeyecektir, kanalın gidişatı konusunda da emin olunuz Rusya olaya müdahil olacaktır. Kanalın ekonomik bir avantajı olacaksa, askeri kullanımı sınırlandırılmış bir kanal kazanabiliriz. Ama bu konuda yorum yapabilecek birikime sahip değilim.

Siyasi açıdan ise kişisel kanaatim, bu projenin Tayyip Erdoğan' ın cehaletinden kaynaklanan bir heyecan olduğudur. Yılların getirdiği gelir dağılımı adaletsizlikleri, cehalet, siyasi akımların karşılıklı hataları Türkiye' yi Recep Tayyip Erdoğan gibi bir başbakan tarafından yönetilecek günlere getirdi. Başbakanımız kavgacı ve gerilimci bir mizaca sahip olması sebebi ile her ay bir tartışma bir kutuplaşma yaratıyor memlekette. Girdiği her seçimi kazanacağına inandığım başbakanın artık söz verdiği gibi siyaseti bırakmasını bekler olduk. Allah daha kötü iktidarlardan saklasın.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home