Sunday, October 30, 2011

1 Mayıs 2011

Altan biraderler ve diğer neoliberal/libertaryan cenah mensuplarının bugün kafalarını duvarlara vurmalarına çok da şaşırıyor değilim. İnsan ve toplum doğasına aykırı bir düşünce olduğu defalarca kanıtlanmış olan düşmanımın düşmanı dostumdur mottosu ile bugüne kadar yaşamlarını sürdürdüler ama artık mızrak çuvala sığmaz oldu.

1 Mayıs geldi çattı. Bizim gibi bilgiye aç insanlar için 1 Mayıs, işçi bayramından ziyade Sovyetler Birliği' nin Alman tehdidini ötelediği 1945 Nisan ve Mayıs aylarını en sembolik günlerinden birisi olarak kabul görür. Bu dönemler çok önemlidir zira Avraysa kıtasına ve haliyle dünyaya Sovyetler Birliği mi ya da Nazi Almanyası mı hakim olacak sorusunun cevabının resmiyete döküldüğü tarihtir bu tarih. Gerçi öylesine yıprattılar ki birbirlerini, Dünya Hakimiyeti, ABD' nin kucağına düştü ama konumuz bu değil.

Ben konunun ana fikrine gireyim: 1945 kıyımları hiç yaşanmayabilirdi, eğer 20 Temmuz 1944 darbesi başarılı olsaydı. Darbeci kadronun jönü Ludwig Beck; ana planlayıcıları Henning von Tresckow, Hans Oster ve Claus Graf von Stauffenberg bir girişimde bulundular ve Bagration-Normandiya ikili saldırıları döneminde Hitler' i yokederek Müttefiklerle artık gereksiz kıyımları sonlardırmak için bir barış antlaşması imzalamak amacındalardı.

Kimse şaşırmasın, Hitler' i yoketme operasyonu planlayıcıları Oster, Stauffenberg ve Tresckow 1930-33 arasında çok önemli konumlarda olmayan genç subaylardı ama önderleri Ludwig Beck, Hitler' i tanıklık ederek ipten almış bir şahsiyettir. Hatta Beck 1930 yılında Nazi Partisi üyesi olduğu iddiası ile yargılanmıştır.

Sebep basittir. Hitler, Napoleon, Tayyip Erdoğan gibi ileri seviyede kabiliyetli ama maceraperest şahsiyetlerin yükselişleri kendi dönemlerinden önce oluşan türbulansların sonucudur.

Fransız halkına göre 7 yıl savaşlarında Fransa' nın yeri Habsburglar' ın Katolik Alman bloğu değil, Hohenzollernler' in Protestan Alman bloğu' nun yanıydı. Fransız halkı bu hatanın diyeti olarak, önce kendi Asil kastını yoketti, ardından da Napoleon başa geçti.

Alman halkına göre 1. Cihan Harbi' nde işler, teslimiyeti gerektirmeyi bırakın stratejik bir mağlubiyet bile söz konusu değilken, Alman sosyalistlerinin Almanya' yı içten yıkması ile mahvolmuştu. Evet bizim Almanya yenildi biz de yenildik şövenist palavrası bir saçmalıktır. Biz teslim bayrağı çektiğimizde Alman ordusu hala düşman topraklarında Fransız-Amerikan-Britanya ordularına ot yolduruyordu.

Tayyip Erdoğan arifesi Türkiye' de 7 yıl Harpleri gibi, 1. Cihan Harbi gibi büyük felaketler yaşanmadı. Bizde iktidar, Bourbon' ların hesabı sorulacak, Almanya' yı içten yıkan Komünistler yakılacak sloganı yerine, daha küçük çaplı bir ekonomik krizin ertesinde "hortumları keseceğiz" sloganı ile geldi. İlk dönemlerde, askerden çok çekmiş ve Sovyetler' in Türkiye' de hakim olamayacağını anlayarak bükemediği eli öpen sosyalistten libertaryana dönme kesim, bu oluşumdan çok umutluydu. Düşmanlarının düşmanı onlar için bir dosttu. Ancak dünya askeri tarihi birşeyi hep acı tecrübelerle öğretir. Düşmanın düşmanı asla ama asla dost olacak diye bir tabiat kanunu yoktur.

Büyük ihtimalle 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra yeniden güçlü bir Tayyip Erdoğan iktidarı Türkiye' yi beklemekte. Çünkü 1774 yılından beri vukuu bulan mağlubiyetler, Balkan Harpleri' nden itibaren süregelen toplumsal fakirlik AKP' nin bir dönem daha iktidarı ile etkilerini göstermeye devam edecek.

Burada sorulması gereken soru şu: Tayyip de bir Hitler ya da Napoleon gibi ulusunu maceralara sürükleyecek mi? One Minute gibi Mavi Marmara gibi olaylar, Tayyip Erdoğan' ın maceracı iç yapısının dışavurumu, bunda kesinlikle şüphe duymayın. Ancak Tayyip Erdoğan' ın (çok şükür) bir eksiği var, kendisinin bir ordusu yok. Versailles antlaşması sonrası Alman Ordusu' nun subay sıkıntısı vardı ve 1930' ların Alman Ordusunun yeniden oluşumu esnasında subay sıkıntısı Nazi Partisi sempatizanlarının subay olarak istihdam edilmeleri ile giderildi. Alman Ordusunun 39-45 arası belkemiği olan Binbaşı-Tümgeneral rütbelerinde çoğunluk NSDAP sempatizanlarından oluşuyordu. Napoleon ise bambaşka bir konudur zira kendisi Hitler gibi bir idari/siyasi deha olmakla beraber aynı zamanda taktiksel/operasyonel ve bana kalırsa stratejik bir dehaydı, bu da Fransız Kraliyet-Karşıtı subay kastı için Napoleon taraftarı olmak için yeterli bir özellikti.

Tayyip Erdoğan' ın emrinde bir ordusu yok. Bu orduyu kurabilecek bir altyapısı hele hiç yok. Son helikopter ihalesinde Emniyet Genel Müdürlüğü için alınan 20 adet UH-60 Kara Şahin helikopteri de EGM' ye stratejik bir güç katmayacaktır. Nitekim Tayyip Erdoğan' ın Mavi Marmara macerasına İsrail' in yapmış olduğu askeri müdahaleye askeri bir cevabı olamamıştır. Sonuçta Türk Polisinin faşizan gücü İsrail' de geçersizdir.

Bu sebeple benim kanaatim, Tayyip Erdoğan bir Napoleon ya da Hitler gibi bölgesel/küresel bir çatışma yaratamadan sahneden silinecektir. Ne de olsa bütün insanlar ölümlüdür ve ben Tayyip Erdoğan' ın kalan ömründe kendi özel harbinde savaştıracak bir ordu kurabileceği ihtimali olduğuna inanmıyorum. Maceraperest liderlerin peşinden harbe girmek kötüdür çünkü Napoleon Fransa' nın 1648' de, Hitler de Almanya' nın 1871' de ele geçirdiği Avrupa' nın liderliği tahtını derdest etti. Savaşta maceraya yer yoktur.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home