Sunday, October 30, 2011

18 Mayıs 2011

Avrupalılar, Batı Roma İmparatorluğu' nun yıkıldığı 476 tarihinden itibaren otoriter merkeziyetçi imparator yönetimi altına girmediler. Bir mukayese yapmak gerekirse bizim ancak 1922 yılında otoriter merkezi imparator yönetiminden çıkabildiğimizi hatırlayalım.

Batı İmparatorluğu' nu izleyen günümüz Fransa, Almanya, Benelux, İsviçre, Kuzey İtalya ve Avusturya coğrafyası sırayla Merovenj (466-752) ve Karolenj (754-843) hanedanlarınca yönetildiler. Verdun Antlaşması ile Karolenj Mülkü üçe bölündü ve bu devletin Batı parçasından Fransa, Doğu parçasından ise Almanya oluştu. Lothar' ın orta parçasının feodal yapısı zamanla güçlendi ve bu parçanın bölgeleri 1945 Mayıs' ına kadar el değiştirdi. Ancak Doğuda Almanya, Batıda Fransa, Batı İmparatorluğu' nun iki ana mirasçısı olarak varlıklarını günümüze kadar sürdürdüler.

Karolenj Hanedanı' ndan sonra Kutsal Roma tahtını elde eden Alman(Asıl Batı İmparatorluğu' nun Doğu parçası) Ottonian(962-1024) ve Salian(1024-1125) hanedanlar, Cumhuriyetimizin kuruluşundaki refleksine benzer bir şekilde dini otoriteyi kontrol altına almaya çalıştılar. Özellikle Salian Hanedandan Henry III(1017–1056), Alman İmparatorları' nın kilise üzerindeki kontrolu doruk noktaya ulaştı, Papalık makamı Alman İmparatoru' nun bir bürokratik kurumuna dönüşmüştü. Tabii dinin etkisi insan hayatında büyük. Otonom Papalık taraftarları, Almanya' da çeşitli karışıklıklar çıkartarak Henry III' ün torunu Henry V' in döneminde Worms Konkordatı' nın imzalanmasını sağladılar. Bu Alman İmparatorluğu için bir zafer değildiyse de, asla mağlubiyet de değildi. Zira imparatorluk makamı, büyük çerçeve imparatorluk varislerinden Fransa' da değil, Almanya' da bulunmaya devam ediyordu. Alman İmparatorluk makamı, Papalık makamına diz çöktürememişti ama Papalık kontrolüne de girmemişti.

Avrupa' nın bu döneminde (Papa-İmparator kavgasında) gerçek anlamda yükselişe geçen orta sınıf aristokrasisi oldu. Dükalıklar, Kontluklar gibi prensliklere sahip olmayan ama yetenekli şövalye kastı güçlerini en çok bu dönemde arttırdı. Fransa ve Almanya' da bu kasta ministerial denir, ben düz bir tabir kullanarak bu kasta toprağı olan ama kont ve dük gibi prenslik ünvanı olmayan şövalyeler demeyi tercih ediyorum.

İngiltere' de Magna Carta ile antlaşma formunda gördüğümüz bu aristokrasi-monarşi dengesi, Fransa' da Estates de Realm, Almanya' da ise İmparatorluk Dietleri olarak karşımıza çıkıyor. Bizden ileri gitmiş Batı' nın, İslam ülkelerinden en büyük farkı budur. İslam devletlerinde Sultan ve kulları varken, Batı' da monarşilerden çok daha farklı ve monarşilere karşı kanuni hakları olan kastlar mevcuttur.

Örneğin Fransa' da Estates de Realm' i oluşturan 4 temel grup: Monarşi(Masanın başı), Aristokrasi (Monarşinin sağında oturur), Avam (Monarşinin solunda oturur) ve Dini kast (Monarşinin karşısında oturur). Evet bizde karşılığı Allahsız Gomonizlik olan "Sol", köken ve hali hazırda asli fonksiyon olarak avamın hakkının temsilidir. Bizde hiçbir zaman oluşamamış sol, Fransa' da 1789 yılında devrim yaparak Estates de Realm' in elinde bulunan toprakları ele geçirmiştir.

Avrupalılar bugünlere kolay gelmediler. 476' da dağılan imparatorlukları, yine aynı yıllarda Clovis tarafından kurulan Merovenj hanedanı tarafından devralındı. Ottolar ve Salianlar döneminde yine bir otorite girişimi söz konusu iken, Kilise-Devlet kavgası ile zengin alt sınıf ile orta sınıf yükseldi, baronlardan yeomanlara bu sınıf mensupları kanunlarla hakları belirlenmiş bireyler haline geldi.

Katetmemiz gereken yollar nedir, Avrupa' nın 100 yıl mı gerisindeyiz 1000 yıl mı gerisindeyiz sorusuna cevap bulmak zor. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu, Batı Roma' ndan 1450 yıl sonra yıkıldı. Ama Devlet-Din kavgasını ise ülkemiz Batı Avrupa' dan 1000 yıl kadar sonra yaşadı. Şu an Türkiye' de bir zengin alt sınıf yükseliyor ama aynı durum orta sınıf için geçerli değil.

Türkiye' de orta sınıf oluşunca, yani bir avuç azınlık dışındaki insanlar da birey olunca, makas kapanacaktır. Türkiye' deki devletin dine tahakküm çabası ya da devleti ele geçirmek isteyenlerin dini kullanmaları Avrupa' nın 962-1125 arası yaşadıkları ile eş değer tutulabilir. Ancak bu anlamsız kavgada yine de kazanan Türkiye olacaktır. Seküler olsun dini olsun baskıcı kesimlerin mücadelelerinden bıkan yepyeni bir nesil doğmakta. Nitekim artık sol eskisi gibi Allahsızlık olarak görülmüyor, bugün dindar kökenden gelen partiler de sosyal konulara eğilmeye başladılar. Türk orta sınıfının yükselişi de sanıyorum bu şekilde olacak.

Siyasi duruşu hakkını savunmak olan insan bireydir. Birey olamamış insanların demokrasisi ise çoğunluk faşizmidir. Ancak bedavadan da birey olunmaz. Toplumlar, yaptıkları hataların bedellerini ödeyerek bireyleşirler. Ben bu sebeple karamsar olunmaması taraftarıyım.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home