Sunday, October 30, 2011

10 Eylül 2011

Yazıma öncelikle İsrailsiz bir Ortadoğunun en az yayılmacı İsrailli bir Ortadoğu kadar karışık olacağını belirterek, İsrail haritadan silinmelidir mantığını çok sakıncalı bulduğumu belirterek başlıyorum. Ben bu yazıda İsrail'i ve sistemini, Dısişleri Bakanımız Davutoğlu gibi sadece Ortadoğu penceresinden bakarak anlayamacağımızı anlatmak için İsrail tarihine değineceğim.

İsrail, Flavian Hanedandan Titus' un büyük saldırısına kadar Judea, yani bugünün İsrail'i ve hegemonyasında ezilen Filistin toprakları hep büyük güçlerin saldırı odağı oldu. Mısırlılar (Firavun Şişak MÖ 930-920ler), Babilliler (Nabukadnezar MÖ 597 ve 587), Persler, Yunanlılar (Megas Alexandros, Antiochus ve ötekiler) tarafından Judea çeşitli işgallere maruz kaldı. Nabukadnezar'ın MÖ 587 saldırısı efektif olarak Judea Krallığı'nı sona erdirmişse de,Judea'da Flavian Roma İmparatoru Titus (MS 79-81) dönemine kadar yoğun bir Yahudi yerleşimi söz konusu.

Bütün bu işgallerde devrin tek Tanrılı iki dininden birisi olan Yahudilik(ötekisi de Pers dünyasındaki Zaroastrianlıktır) çok tanrılı dinlerle dolu Yunan, Yahudi olmayan Semitik, Koptik, Elen-Yunan ve Latin camia ile aralarında bir problem teşkil etti. Çok Tanrılı dinlerin genelinde yer alan Hükümdar=Tanrı kavramını inançları gereği benimseyemediklerinden Özellikle Babilliler ve Latinler(Romalılar) ile sorunlar yaşadılar. Bunun yanı sıra Tek Tanrılı Pers-Akamanış İmparatorluğu ile aralarında bir ittifak görürüz.

Judea'daki en problemli iktidar Roma iktidarı oldu zira yukarı paragrafta bahsettiğim Hükümdar=Tanrı (Roma İmparatorları Divi yani Tanrısal ünvanlarını öne çıkartırdı) kavramı epey sorun yaratıyordu. İkona kırıcı gelenekleri ile Roma İmparator heykellerini yıkmaları Roma'yı daha baskıcılaştırıyordu. Bu baskıları en yoğun uygulayan Flavian hanedan MS 66-73 arasında son büyük Yahudi isyanını bastırdı.

Bütün bu işgaller, baskılar Yahudilerin bir kısmınının büyük ölçekte Avrupa ve Asya'ya yayılmasına sebep oldu. Tabii MS 1.yy dan itibaren gittikleri Avrupa'ya 2. ve özellikle 3. yüzyıllarda pek ummadıkları bir başka şey daha göçetti: Hristiyanlık. Her ne kadar İsa'yı çarmıha geren Romalılar olsa da, bir miktar devrin Yahudi otonom yönetiminin de payı olması sebebi ile Avrupa Hristiyanları Yahudilere pek iyi gözle bakmadı. Yahudilik dini kurallarının da sıkı olması sebebi ile Hristiyanlık kadar bünyesine insan toplayamadığından epey küçük bir azınlık haline dönüştü. Hristiyanlığın bütün kurumları ile Avrupa'yı hakimiyet altına alması ile Roma ve Babil baskısının yerini Roma-Katolik Kilise baskıları almıştı.

Yahudiler, Roma-Katolik Avrupa'da sayılamayacak kadar çok katliam ve soygunlara maruz kaldılar. İngiltere Kralı Edward I döneminde, Kastilya ve Aragon Birleşimi sonrası İspanya'sında Thomas de Torquemada engizisyonunda, Romanov Rusya'sın da 1880-1920 arasında büyük mezalim yaşadılar. Son yaşadıkları Nazi katliamı arefesinde o kadar çok kanıksamışlardı ki bu ezilmeyi, 33-39 arası bütün ekterminasyon sinyallerine rağmen Almanya'yı terketmeyen Yahudilerin sayısı azımsanamazdı. Nasıl olsa yeni bir baskı, bu da geçer gider dediler ama 20 Ocak 1942'deki Wansee konferansından sonra çok geç kaldıkları anlaşıldı. Çoğu insan katilamı sadece Almanlar'ın yaptığını sanar ama Fransa, Belarus, Rusya, Ukrayna, Polonya, Baltıkeli gibi işgal bölgelerindeki Yahudilerin saptanması ve ele geçirilmesi işini yerel halk icra etmişti. Yani bu son katliamı da Avrupa bir bütün olarak icra etti.

Bugün Avrupa ve ABD kendi çıkarlarında İsrail'i desteklemekteler ve bu desteklerin arkasında duygusal bağ, kara kaşa kara göze hayranlık beklemek saflık olur. ABD'nin desteği daha çok enerji çıkarları ve Yahudi Lobisinin gücü iken, Batı Medeniyeti'nin omurgası Avrupa'da bu sebep farklıdır. Kendi medeniyetlerinin bir parçası olan Romalılar'ın Avrupa'ya Yahudilerin göçmesi ile açtıkları sorunu, en son Hitler Almanya'sı olmak üzere katliamlar ile denediler. İsrail'in 194'de kurulması ise yurtlarında Yahudi istemeyen Avrupa için bir nimet oldu. İsrail'in yıkılması ve halkının Avrupa'ya geri göçmesi korkusu asla Avrupa'yı İsrail'in yanında ayırmayacaktır.

Benim şahsi görüşüme gelince. Ben İsrailsiz bir Ortadoğunun, İsrailli bir ortadoğudan daha güvenli olacağına inanmıyorum (Örnekler Kara Eylül'de Ürdünlülerin 10binlerce Filistinliyi öldürmesi, İran-Irak savaşı, vs...). Problem İsrail'in Ortadoğu'da barışçı bir politika izlememesi. Zaten yukarıda belirtmiş olduğum sebeplerden(Avrupa'nın kayıtsız İsrail desteği) teknik olarak İsrail'in yıkılmasının imkansız olması ve bu sebepten ötürü Araplar'ın İsrail ile yaşamaya kendisini alıştırması lazım.

İsrail'e gelince savaş ekonomisine, yani 400 civarı üst düzey savaş uçağı, binlerce tank ve öteki zırhlı aracı, yüzlerce helikopteri uçurmak ciddi bir finansal girdap oluşturmakta. Sırf bu harbe devam edebilmek için gençleri köle hayatı sürmekte. Artık refah isteyen İsrail gençleri de İsrail'in daha barışçıl bir çizgiye gelmesini sağlayacaktır. Ancak Araplar İsrail haritadan silinmeli iddiasına devam ederse, bu İsrail'in savaş ekonomisi savunucularının elini güçlendirir. Benden söylemesi...

0 Comments:

Post a Comment

<< Home